Mustafa Kemal ATATÜRK ve Dış Politika

Dış siyasetimizde başka bir devletin hukukuna tecavüz yoktur. Ancak hakkımızı, hayatımızı, memleketimizi, namusumuzu, savunuyoruz ve savunacağız. ( 1921 )

Mustafa Kemal ATATÜRK ve Dış Politika

14 Mart 2011 Pazartesi

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM’İN İLK BASIN TOPLANTISI (Ankara, 18 Temmuz 1997 Cuma) HEDEF:21. YÜZYILA ‘‘DÜNYA DEVLETİ’’ OLARAK ULAŞMAK…

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM’İN

İLK BASIN TOPLANTISI

(Ankara, 18 Temmuz 1997 Cuma)


HEDEF:21. YÜZYILA ‘‘DÜNYA DEVLETİ’’ OLARAK ULAŞMAK…


-I-İLKELER

1)Türkiye, sıradan bir toplum,raslantılarla meydana getirilmiş derme-çatma bir ülke değildir.Türkiye,yüzlerce yılın biikimine, tarih ve kültür derinliğine sahip bir memlekettir.Kendi özgün kimliğinin, kendi işlevinin bilincinde olmak, tarihten devraldığı kültür ve deney zenginliğini çağdaş özelliklerle bütünlemek, Türkiye’nin hem kendine hem insanlığa karşı görevidir. Türkiye, nereden gelip, nereye yöneldiğini, insanlığın büyük yürüyüşüne hangi özgün katkıyı getireceğini yeniden değerlendirmek, kendi evrensel işlevini, yeniden düşünmek durumundadır.

Günümüz kuşaklarının hedefi, Türkiye’yi 21.Yüzyıla bir ‘‘Dünya Devleti’’ özelliğiyle ulaştırmak olmalıdır.

‘‘Dünya Devleti’’, yani, sürekli başkalarına özenen değil, başkalarının ona özendikleri bir Türkiye… Tarihini ve kültürünü paylaştığı bölgelerle dostluk ilişkilerini geliştiren bir Türkiye…Bilgiyi ve teknolojiyi sadece kendi dışında arayan değil,kendisinden bilgi ve teknoloji aranan bir Türkiye…Büyük Atatürk’ün işaret ettiği yönde, diğer milletlere örnek olabilen bir Türkiye…Tarihsel birikimiyle, kültür zenginliğiyle,demokrasisiyle ekonomisiyle, insan sevgisinden ve sosyal adaletten kaynaklanmış çağdaşlığıyla, dünyanın başlıca çekim merkezlerinden birini oluşturan bir Türkiye…

Dışişleri Bakanlığı olarak, bizim görevimiz, bu büyük hedefe dış siyasetin katkısını getirmek ve dünya dinamiği içinde Türkiye etkinliğini en üst düzeyde sağlamaktır.

2)Türkiye’nin tarih, kültür ve coğrafya özelliklerinden oluşan stratejik konumu, kendinde varolan güçten en üst düzeyde yararlanmanın imkanlarını ona açmaktır.

Türkiye’nin tarihi, büyük ölçüde, dünyayla sürekli bir iletişimde, kültür alışverişinde ve ticarette biçimlenmiştir.Osmanlılar, dünyadaki dengelerden, gelişmelerden büyük ölçüde etkilenerek ve onları etkileyerek kendi tarihlerini yazmıştır. Genç Türkiye Cumhuriyetinin 1920’lerdeki oluşumu, öncelikle dış dengelerin çok ustaca ve gerçeklilikle saptanmasına dayanır.Tarihin ‘‘erişilebilir’’ kıldığı hedef belirlenmiş, onun stratejisi izlenmiş ve ona erişilmiştir.

Dışişleri Bakanlığı olarak bize düşen, hem insanlığın, hem bölgemizin, hem de kendimizin yararına olan sentezleri geliştirmektir, dünya ve bölge dengelerinde, Türkiye’nin menfaatine en uygun yolları izlemektir, Türkiye’nin 21.Yüzyıla güvenlik,barış ve refah içerisinde ulaşmasına dış siyasetin katkılarını getirmektir.

3)Türkiye’nin dünyadaki ‘‘yeri’’ ve ‘‘Avrupalılığı’’ üzerine yapılan tartışmaları, Asya ile Avrupa arasında ‘‘ya biri, ya öteki’’ yaklaşımını doğru bulmuyorum.

Türkiye, yedi yüzyıldan beri ‘‘zaten’’ Avrupalıdır.Kendi Avrupalılığını yabancı ülkelere ya da birliklere tescil ettirmek gibi bir sorunu, bir zorunluluğu yoktur.Türkiye, Avrupalı olduğunu daha 1453 yılında dünyaya ilan etmiş ve hep Avrupalı kalmış bir ülkedir:

‘‘Avrupalı olmak’’, bir kültür olgusuysa,Türkiye, ‘‘çağdaş Avrupa kültürü’’nün temelini oluşturan demokrasi, çoğulculuk, laiklik, insan hakları, kadın-erkek eşitliği gibi değerleri paylaşan ve bazı eksiklerini gidermekte olan bir ülkedir.

Başka bir deyişle, Türkiye’nin, kendi Avrupalılığını ‘‘kabul ettirmek’’ gibi bir meselesi olamaz. Türkiye’nin Avrupalılığı, başkalarının onayına bağlı bir muhtemel durum değildir; tarihi,coğrafi ve kültürel bir vakıadır.

Türkiye’nin Asyalı olmakla Avrupalı olmak özelliğine, ayrıcalığına sahiptir.Bu, bizim zenginliğimizdir;gücümüzdür.

4)Türkiye’nin çok az ülkeye nasip olmuş bir önceliği, bir ‘‘model’’ özelliği mevcuttur.

1.5 milyarlık toplam nüfusu ile İslam geleneğini taşıyan ülkeler arasında Türkiye, ‘‘demokrasi, insan hakları, laiklik, çağı paylaşmak’’ gibi özellikleri ve iddiaları olan başlıca örnektir: Bir ‘‘modeldir’’.

Türkiye modeline sahip çıkmak ve onu bir ‘‘ dayatma’’, bir ‘‘ihraç metaı’’ gibi değil, ancak, başka toplumların yararlanalabileceği bir tarihsel deneyim olarak örnek göstermek ve barışçı bir tanıtım olgusuna dönüştürmek, Türkiye’nin İslam dünyasına önemli katkısı olacaktır.

5)Dışişleri Bakanlığımız, Türkiye’nin bu tarih, kültür ve deneyim zenginliğini dikkate alarak ve Türkiye’nin büyüklüğünün bilincinde olarak, önümüzdeki dönemin siyasetlerini oluşturacaktır.

Dışişleri Bakanlığımız, dünyadaki haksızlıklar, artan yabancı düşmanlığı, ırk ve inanç ayrımcılığı, terörizm, savaş gibi olumsuzlukların karşısında olacaktır. Hakkın, adaletin, barışın, insan hak ve özgürlüklerin ve bizim hem tarihsel hem de çağdaş özelliğimiz olan hoşgörünün yanınada yer alacaktır.

Türkiye için şehitler vermiş, kendi vatanseverliğini, bilgisini ve emeğini Türkiye’nin harcına katmış Dışişleri Bakanlığımız, bunu başaracak insan ve deney birikimine, iradeye yeteneğe, tarih ve kültür derinliğine sahiptir.

-II-YÖNTEMLER

1)Dış siyasetin, üç boyutta organizasyonu sözkonusudur.


Klasik Diplomasi: Dışişleri Bakanlığımızın öncelikli amacı ve işlevi, Türkiye’nin güvenliğine dış siyasetin katkısını getirmektir: ‘‘Yurtta Sulh ve Cihanda Sulh’’tur.

Ekonomi Diplomasisi: Dış siyasetimizin ikinci amacı ve işlevi, Türkiye’nin ekonomik büyümesine, dünya ile ekonomik ve ticari ilişkilerine Dışişlerinin katkılarını sağlamaktır. Bu işleve, bizim yönetimimizde mümkün olan en büyük önem verilecektir.


Kültür Diplomasisi: Nihayet, dış politika, ülkemizin dünyadaki görünümünü güçlendirmenin, kültürünü ve insanını tanımanın, saygınlığını arttırmanın başlıca bir aracıdır. 21. Yüzyılda yaklaşık 200 milyon insanın anadili olacak Türkçemizin, kültürümüzün taşıyıcısı niteliğiyle, ortak kültür zenginliklerinin paylaşılmasında, iletişim ve işbirliğinde büyük işlevi olacaktır.


Bu üç anlayışın çerçevesinde, güvenliğimizin, ekonomimizin ilgili birimleriyle ve hem kamu hem de özel girişim çevreleriyle, işçi sendikalarımızla, ilgili sivil toplum kurumlarıyla, kültür, düşünce ve basın dünyasıyla ilişkilerimizi geliştireceğiz .Onların deneyimini, eleştiri ve önerilerini alacağız ve değerlendireceğiz. Hem ekonomi hem kültür alanında ilgili bakanlıklarla ve öteki kamu birimleriyle işbirliği içinde kendilerine katkımızı sunacağız. Türkiye’nin dünyada yüceltilmesi, tek başına Dışişleri Bakanlığımızın görevi olamaz, ancak toplumun ortak çalışmalarıyla bu gerçekleşebilir.


2) Dünyadaki başarılı dışişleri bakanlıklarının, etkin dış siyaset örneklerinin özelliği, politikalarının oluşumunu üç büyük kaynaktan yararlanarak, üç kaynağın katkısıyla geliştirmeleridir.

- Bakanlığın kendi deneyimi ve kendi kadroları;

-Ülkenin parlamentosu;

- Toplumun bilim, düşünce ve üniversite çevreleri.

Ülkemizin kamuoyunda, geleneksel olarak,dış siyasetin oluşturulmasında her şey Dışişleri Bakanlığından beklenmiştir.Gerek TBMM’nin, gerekse üniversiteler ve bilim çevrelerinin, bu siyaset oluşumdaki payı büyümelidir. Böylece dış siyaset, blimin ve parlamentonun çok değerli katkılarından daha fazla yararlanabilmelidir.

Bizim yönetimimizde, bu en önemli iki kaynağın katkıları artacaktır. Siyasi partilere ve milletvekillerine danışılarak, onların bilgisiyle ve birikimiyle politikalar şekillenecektir. Üniversiteler ve bilim çevreleriyle organik ilişkiler kurulacak, sivil toplum örgütleriyle işbirliği yapılacak, bu çevrelerin kendi birikimlerini dış siyasete katmalarını sağlayan düzenli ve sürekli mekanizmalar getirilecektir.

Bu anlayışın ilk ve mütevazı adımı olarak, TBMM’de temsil edilen, hükümette yer almayan partilerin liderleriyle görüşmeler yaparak onların düşüncelerini, önerilerini ve eleştirilerini alacağım. Kendilerine bilgi sunacağım.

Nihayet, dış siyaset, insanlarımızın günlük yaşamını etkileyen, çocuklarının geleceğini belirleyen başlıca bir etkendir. Topluma sürekli bilgi vereceğiz.Tarihin ve binlerce yıllık bir kültürün imbiğinden süzülerek gelmiş halkımızın değerlendirmesini her aşamada dikkate alacağız ve onun bize vereceği güçle, ona layık bir Dışişleri Bakanlığı olacağız.


-III-BAZI POLİTİKALARIN ÖZETİ


*** İNSAN HAKLARI: Türkiye’nin dış siyaseti, çağdaş, demokratik, laik bir hukuk devletinin yansımasıdır; bu özelliklerinin bir ifadesidir. Dışişleri Bakanlığımız, insan haklarının ve demokrasinin gelişiminde geleneksel ve onurlu bir işlevin sahibidir; Tanzimat döneminden başlayan, günümüzde devam eden sürekli bir gelişimin öncüleri arasındadır. Bu özelliğimizi, geliştirerek sürdüreceğiz. Çalışmalarımızı ve önerilerimizi, yakın bir tarihte Başbakanlığa ve İnsan Haklarında Sorumlu Devlet bakanlığına sunacağız.

***TERÖRİZM: Çağımızın bir hastalığı da terörizmdir. Terörizme karşı mücadelede uluslar arası işbirliği, öncelikli bir konumuz olmaya devam edecektir. Ülkelerin bu işbirliğine katkıları ya da bundan kaçınmaları, bizim kendilerini değerlendirmelerimizde önemli ölçüt olacaktır. Öte yandan, yurt dışından kaynaklanan ve ülkemizin anayasal düzenine yönelen tehditlerin önlenmesine, dış siyasetin katkılarını sürdüreceğiz.


***DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER: Ülkeler arasında ekonomik işbirliği ve etkileşim yoğunlaştıkça, gerilim nedenleri azalmakta ve barış dinamikleri güçlenmektedir. Dışişleri Bakanlığının başlıca bir işlevi, Türkiye’nin ekonomik büyümesine ve ticari gelişimine dış siyasetin katkısını getirmektir. Bu anlayış, önümüzdeki dönemin başlıca hedeflerinden birini oluşturuyor. Bu düşüncelerle, varolan çalışmaları geliştirmekteyiz. Türk girişimcilerin yararlanacağı katkıları sağlamak üzere, dış temsilciliklerimize özel görevler vereceğiz. Dış temsilciliklerimiz, aynı zamanda, ekonomimizin bir uzantısı olarak işlev taşıyacaktır. Bu konuda hazırladığımız talimat dış temsilciliklerimize ulaştırılmaktadır. Türkiye’nin dış ekonomik ilşkilerinin geliştirilmesi bağlamında, KEİ, EİT, İSEDAK ve D-8 gib

i çoğuna öncülük ettiğimiz bölgesel ve çok taraflı işbirliğine katkımızı etkin olarak sürdüreceğiz.


***EKONOMİNİN YENİ AÇILIM ALANLARI: Türkiye’nin ekonomisi güçlendikçe, dünyadaki hareket alanı da genişlemiştir. Bakanlığımız, mevcut ekonomik beraberliklerimizin ve tercihlerimizin yerini almak üzere değil, onları bütünlemek ve çeşitlendirmek anlayışıyla, yeni ekonomik açılımların siyasal alt yapısını geliştirecektir. Bu bağlamda, Hindistan, Rusya, Çin benzeri büyük ölçekli ekonomilerle daha yakın ekonomik ilişkilerin temelleri oluşturulacaktır. Atlantik’in her iki yakasında belli başlı ülkelerce Türkiye’nin kilit bir konumda görüldüğünün bilincinden hareketle, Amerika kıtasıyla ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için planlı bir çalışma yapılacaktır. Aynı yaklaşım, Türkiye’nin, Pasifik havzasına açılımı için hayata geçirilecektir. Öte yandan, Hazar petrollerini dünya piyasalarına taşıyacak ana boru hattının Türkiye üzerinden geçmesinin sağlanması öncelikli bir hedefimizdir. Ülkemizin ekonomik çıkarlarının ve çevre kaygılarının yanı sıra, bu proje, dünyaya sürekli ve güvenilir bir ulaşım hattı sağlayacaktır. Boğazların güvenliği bu stratejinin önemli bir parçasıdır.

Türkiye’nin bu alandaki çalışmalarının hızlandırılmasını ve etkin bir koordinasyonuna kavuşturulmasını öngörmektedir.


***YURTDIŞINDAKİ VATANDAŞLARIMIZ: Türkiye’nin dışında yaşayan yurttaşlarımıza bakış açımız öncelikle onların ve çocuklarının mutluluğu ölçütünden hareket edecektir. Dünyaya açılmak farklı ülkelerde yaşamak, kendi kişiliğine, kültürüne, bağlılıkla çelişmez. Aksine, tamamlayıcı, zenginleştirici bir olgudur. İnsanlarımız, bulundukları ülke ile Türkiye’nin ilişkilerinde bir anlayış köprüsü oluşturmalıdır. Çözüm önerilerimiz, bu bilinci taşımak kararlılığındadır. Yurttaşlarımızın, yabancı düşmanlığından kaynaklanmış saldırılardan korunması, sosyal ve siyasal haklarının gelişmesi için Dışişleri Bakanlığı olarak elimizden geleni yapacağız.


***AVRUPA BİRLİĞİ: Avrupa Birliğine tam üye olmak, Türkiye için anlaşmalardan doğan bir haktır. Bu hakkımızı en kısa zamanda elde etmek için, üzerimize düşen her türlü gayreti göstereceğiz. Avrupa Birliğinin anlaşmalardan doğan yükümlülüklerinin ve uygulamalarının yakın takipçisi olacağız. Bakanlık olarak, Avrupa Birliği üyeliğimizin gerçekleşmesi için çok yoğun bir çalışmanın içindeyiz, bunu arttırarak sürdüreceğiz. Ancak, Türkiye, süresi ve sonucu belirsiz bir bekleyişe mahkum değildir. Türkiye, Avrupa Birliği üyeliğini bir saplantıya dönüştürmeksizin, bir yandan Avrupa Birliğine tam üye olarak katılmanın tüm çalışmalarını sürdürecek, bir yandan da, kendi siyasal ve ekonomik dinamizmini dünyanın her köşesine ulaştıracaktır.


***ABD: Dış siyasal dengelerimizde özel bir yeri olan ABD ile dostluk ve ittifak temellerine dayalı stratejik işbirliğini her alanda geliştirmek düşüncesindeyiz. Ekonomik ve siyasal ilişkilerin önünde zaman zaman engel yaratan yanlış izlenimleri gidermek gerekir. Bu bağlamda, karşılıklı menfaate zarar veren dar açılı ve ön yargılı yaklaşımları etkisiz kılmak için çalışmalar yapılacaktır. ABD’deki Türk toplumunun güçlendirilmesini, ilişkilerimizin gelişiminde önemli bir etken olarak nitelendirmekteyiz.


***TÜRKİ CUMHURİYETLER: Dost ve kardeş Orta Asya Türk cumhuriyetleriyle işbirliğimizi eşit ortaklar olarak daha ileriye götüreceğiz. Bu ülkelerin, bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüklerine büyük önem veriyoruz, demokrasi içinde gelişmeleri ve uluslar arası toplumla bütünleşmeleri doğrultusunda destek olacağız.


***İSLAM ÜLKELERİ: İslam ülkeleri arasında dostluk, işbirliği ve dayanışmanın geliştirilmesi öncelikli amacımızdır. Bu bağlamda, İKÖ’ne desteğimiz sürecektir.


***KOMŞU ÜLKELERLE İLİŞKİLER: Komşu ülkelere yaklaşımımızda, bağımsızlık,egemenlik ve toprak bütünlüğünün korunması ilkeleri, işbirliği ve komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesi politikamızın temelini oluşturur. Bunun yanı sıra, ortak menfaatler, içişlerine karışmama, sınır güvenliği ve terörizmle mücadelede işbirliği, bu ilişkilerimizin öteki ölçütlerini meydana getirir. Bze dostça yaklaşana, fazlasıyla dostluk göstermek bizim geleneğimizdir. Dostluğa sığmayan davranışlara karşılık vermek ise doğaldır.


***RUSYA: Kuzey komşumuzla ekonomik ilişkilerimiz, bu bağlamda, ticaret, müteahhitlik hizmetleri ve turizm hızla gelişmektedir. NE var ki, ekonominin sağladığıelverişli zeminden yeterince yararlanıldığını, ekonomiye parelel düzeyde siyasal ilişkilerin oluştuğunu söylemek zordur. Ekonomide ulaşılan başarılar, iki ülkenin uluslararası düzeyde daha yakın işbirliğine girmelerine yol açabilmelidir.


***YUNANİSTAN: Yunanistanla aramızdaki bazı anlaşmazlıkların sürekliliğine rağmen, Madrid Zirvesinde oluşturulan iyi niyet zemini, olumlu gelişmelerin başlangıcı olabilecektir. Türkiye, bu iyiniyet ortamından yararlanmak kararlılığındadır. Yunanistanın da bu yaklaşımı paylaşması, Madrid uzlaşmasının üzerine barışçı gelişmelerin bina edilmesini mümkün kılacaktır.


***KIBRIS: Kıbrıs Türk halkı, Türkiye’nin hem insani, hem de askeri güvencesi altındadır. Bu güvencenin kaynağında, uluslar arası anlaşmaların garantör devletlere tanıdığı yetkiler ve verdiği görevler vardır. Kıbrıs Rum kesimine yerleştirilen gelişmiş silahlar, anlaşması yapılan S-300 füzeleri ve Yunanistan’la oluşturulan ortak askeri doktrin gibi gelişmeler, Kıbrıs’ın, sadece KKTC bakımından değil Türkiye için de bir güvenlik sorununa dönüşmesine neden olmuştur. Cumhurbaşkanı Denktaş’ın ısrarları sonucunda New York’da başlayabilen iki görüşmeler ise, Avrupa Birliği’nin yanlış ve hukuk dışı tutumunu sürdürmesiyle gölgelenmiş ve görüşmelerin devamını, Avrupa Birliği tarafından tehlikeye sokulmuştur. Türkiye olarak, bu olumsuz gelişmelerin karşısında hareketsiz kalmak mümkün değildir. 1960 antlaşmalarını hiçe sayan Avrupa Birliği kararının uygulama aşamasına gelmesi, Türkiye ve KKTC Cumhurbaşkanlarının mutabakatları ve TBMM’nin 21 Ocak 1997 tarihli kararı çerçevesine, Türkiye’nin de KKTC ile kısmi bütünleşme sürecini gündeme almıştır.


***ORTADOĞU: Türkiye, Ortadoğu’da çok önemli bir denge unsurudur. Ortadoğu barış sürecine katkılarını geliştirmeye hazırdır. Filistin dahil bütün arap ülkeleriyle tarihi dostluk ilişkilerini geliştirmenin kararlılığındadır. Türkiye, İsrail’le sürdürdüğü ve hiçbir ülkenin aleyhine olmayan, barış ve istikrara katkı olarak nitelediği dostluk ve işbirliğine devam edecektir. Bu ilişkinin yanlış algılanmış olmasından kaynaklanan yersiz tedirginliklerin ortadan kalkması için, Türkiye, Arap dostları nezdindeki bilgilendirmesini sürdürmektedir.


***IRAK: Politikalarımızın temeli, Irak’ın bağımsızlığının, egemenliğinin, toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin korunmasıdır. Irak’ın BM Güvenlik Konseyi kararlarını uygulayarak uluslar arası toplum içindeki yerini yeniden alması düşüncesindeyiz. Irak’a belirli ürünleri ithal imkanı veren BM kararı, yaptırımların Türkiye’ye yansıyan çok yüksek maliyetinin çok küçük bir bölümünü karşılayabilmektedir. Bu kararın sürdürülmesi ve genişletilmesi gerekliliğini savunuyoruz. Türkiye’nin Kuzey Irak’taki son askeri harekatı belirlenen hedeflerine ulaşmış ve birliklerimiz büyük çapta geri çekilmiştir. Bu harekat, hiçbir şekilde Irak’ın toprak bütünlüğüne zarar vermeye yönelik değildir. Kuzey Irak’ta PKK’ya karşı mücadelede etkili biçimde sürdürülecektir. Sınırlarımızın güvenliğini sağlamak ve halkımızın can ve mal güvenliğini korumak doğal hakkımız ve görevimizdir. Kuzey Irak’ta istikrarın ve barışın sağlanması amacımızdır.


***BALKANLAR: Balkan ülkeleri ile tarihi ve yakın dostluk ilişkilerimizi ve işbirliğimizi en ileri düzeye çıkarmayı öngörüyoruz. Balkanlarda barış ve istikrarın sağlanmasına veya işbirliğine yönelik çok taraflı girişimlri destekliyoruz. Bölgede yeni ekonomik beraberliklerin Türkiye tarafından önerilmesine dönük imkanları araştırıyoruz.


***KAFKASLAR: Kafkaslar, Türkiye’nin Orta Asya’da açılan bir penceresidir. Bu komşu bölgede, barış ve istikrara, bölge ülkelerinin bağımsızlık, egemenlik ve toprak bütünlüklerinin korunmasına büyük önem veriyoruz. Koşullar elverişli olduğunda, bölgede ekonomik işbirliğinin bu amaçlara hizmet edeceğinin bilincinde davranacağız. Azeri-Ermeni uyuşmazlığının en kısa zamanda ve Azerbaycanın toprak bütünlüğü ekseninde çözümlenmesi için ikili planda ve Agik/Minsk grubu içinde aktif çaba göstermeye devam edeceğiz.